21 Ocak 2013 Pazartesi

Bir “Upper East Side” hikâyesi sona erdi. “X.O.X.O. Gossip Girl“….



New York’un ışıltılı hayatı, partiler, güzel kıyafetler, entrikalar ve bu entrikalara rağmen devam eden dostluklar… İşte 6 yıl boyunca bunların hepsini her hafta 40 dakikaya sığdırmayı başaran “Gossip Girl” güzel bir final bölümüyle takipçilerine veda etti.
Peki, merakla beklediğimiz final bölümünde neler oldu? Öncelikle çoğumuzun uzun zamandır beklediği mutlu son nihayet gerçekleşti ve Blair-Chuck çifti evlendi. Bart Bass’in ölümünden sonra polislerden kurtulma derdine düşen ikilinin kurtarıcısı amca Jack Bass oldu ve Georgina Sparks’la güçlerini birleştirerek beklenen düğünün organizasyonu gerçekleştirdiler. Zaten artık sürekli gözümüzün içinde parlayan o nişan yüzüğünün Blair’in boynundan çıkıp parmağına takılma zamanı gelmişti. Kaçak durumları yüzünden çok görkemli bir tören izleyemesek de çiftin düğün kıyafeti muhteşemdi.  Evlilik yeminlerini ettikten sonra Chuck’ın Blair’i öpmesi ise finalin kesinlikle en güzel anlarından birisiydi. 



Bart Bass’in ölümü Chuck’ın yanı sıra Nate ve Lily Van der Woodsen’ı da huzura kavuşturdu. Kurduğu internet sitesi The Spectator’ın mali sorunları ve Bart’ın tehditleri yüzünden kötü günler geçiren Nate sonuç olarak işleri yoluna koydu ve kız arkadaşı Sage’le beraber “Dedikoducu Kız”ın kimliğini ortaya çıkarmak için harekete geçti. Eşinin ölümüyle büyük bir medya baskısı gören Lily de bu kötü günleri eski eşi, Serena ve Eric’in babası William’ın desteğiyle atlatmayı başardı. Ivy Dickens’ın bir anda ortaya çıkıp William’la ilgili gerçekleri Lily’ye söylemeye çalışması ne yazık ki kendisi açısından hiç umduğu şekilde sonuçlanmadı.
Finalin bir diğer mutlu çiftiyse Serena ve Dan oldu. Dizinin başlangıcından bu yana duygusal ilişkilerinde bir türlü dikiş tutturamayan Serena deyim yerindeyse oradan oraya savruldu. Ama yaşadığı ilişkilerin içinde unutamadığı tek kişi Dan Humphrey’di. Sezonun başından beri intikam ateşiyle yanıp tutuşan, hatta yayınladığı yazılarla çevresindeki herkesin nefretini üzerine çeken Dan Serena’yla ilgili yayınladığı son yazıyla işleri kopma noktasına getirdi. Gerçi çok geç kalmadan hatasını düzeltmek için harekete geçti ve Serena’ya yazdığı diğer yazıyı okutup tekrar kalbini kazanmayı başardı.
Ve gelelim dizinin başlangıcından bu yana hepimizin merak ettiği soruya… Kimdi bu “Dedikoducu Kız”? Kız mıydı, erkek miydi, aralarından biri miydi? Final sezonunun başından beri sürekli tahminler yürütülüyordu. Bunların arasındaki en yüksek aday da Dorota’ydı. Fakat yanıt tabii ki de şaşırtıcı oldu çünkü “Dedikoducu Kız”ımız Dan Humphrey çıktı. Brooklyn’li “Lonely Boy” lise yıllarında gördüğü o parıltılı hayatın bir parçası olmak, içinde doğmadığı bu hayatta kendine bir yer edinmek istemişti. Peki, istediği şeyde başarılı olmuş muydu? Kesinlikle, evet. Hatta “Dedikoducu Kız” sayesinde hayalini kurduğu yazarlığa bu şekilde adım attığını da söyleyebiliriz.

Bütün hikâyenin sonunu ise final bölümünün son dakikalarında izleme fırsatı bulduk. “Dedikoducu Kız” olayının bitişinden 5 yıl sonra herkes Dan ve Serena’nın düğünü için bir araya gelmişti. Blair ve Chuck 5 yaşındaki Henry’nin anne-babası, Nate başarılı bir işadamı ve New York Belediye Başkanı adayı olarak karşımıza çıktı. Jack Bass ve Georgina da artık bir çift olmuşlardı. Lily William’la, Rufus da yeni eşiyle bu özel günde yerlerini almışlardı.(Bu arada Rufus’un eşini oynayan kişinin Lisa Loeb olduğunu da belirtelim) Ailenin diğer fertleri Jenna ve Eric’i de bu sayede tekrar görme fırsatı yakaladık. Jenna da Blair’le arasındaki buzları eritmiş olacak ki “J for Waldorf” adında ortak bir marka yaratmışlardı. Bu arada Ivy Dickens yaşadıklarını bir roman haline getirmiş ve romandan uyarlanan filmin başrollerindeyse Olivia Burke ve Lola’nın ismini görmüş olduk. Serena güzel gelinliği, Dan de kendisine bir beden küçük gelen ceketi ile huzurumuza çıkarken, dışarıda bir yerlerde yeniden bir “Dedikoducu Kız”ın var olabileceği mesajı da bizlere aktarılıyor.



Dizinin finalinde eskilerden gördüğümüz karakterler sadece Jenna ve Eric’le sınırlı kalmadı. “Dedikoducu Kız”ın kimliği açıklandığı sırada Vanessa, Juliet, Agnes ve Lola da küçük rollerle karşımıza çıkan diğer karakterler oldu. Tabii bu arada “Dedikoducu Kız”ın sesine hayat veren Kristen Bell’in de Dan’in kitabından uyarlanan senaryo için Rachel Bilson’la karşılıklı prova yapması finalin hoş sürprizlerinden biriydi. Ayrıca dizi boyunca izlediğimiz geri dönüşler de eskiden yaşanan olayların tekrar zihnimizde canlanmasını sağladı.
Güzel bir final yapan “Gossip Girl”de keşke olmasaydı dediğimiz zamanlar da oldu. Mesela Dan bunca yıldır peşinden koştuğu Serena’yı nasıl bir kenara itip Blair’e âşık olmuştu? Hele ki Blair Chuck’tan nasıl vazgeçip sürekli aşağıladığı Dan’le sevgili olmayı başarabilmişti? Genç kızların hayalindeki erkek imajıyla ortaya çıkan iyi kalpli Prens Louis nasıl bu kadar kötü birine dönüştü? Bart Bass neden tekrar dirildi? Lily, Bart Bass’in ortaya çıkmasıyla hayatının aşkı Rufus’u nasıl bir anda terk edebildi? Dizinin en düzgün adamı sayılan Rufus, Ivy’le birlikte olarak niye gözümüzde karaktersiz bir insan haline geldi? İşte bunun gibi anlam veremediğimiz olaylar bizleri biraz hayal kırıklığına uğrattıysa da sonuç olarak Chuck Bass ve Blair Waldorf gibi karakterler kazandıran bu diziyi iyisiyle kötüsüyle sevdik, takip ettik. Ve tabii ne yazık ki her güzel şeyin bir sonu oluyor. Umarım bu dizide yer alan çoğu ismi yine çok güzel projelerde izleme fırsatı buluruz. O zamana kadar da hazır “Dedikoducu Kız”ın kimliği de ortaya çıkmışken biraz nostalji yapıp ilk sezonlarını tekrar izlemek kötü bir fikir sayılmaz :)