New York’un ışıltılı hayatı, partiler, güzel kıyafetler, entrikalar
ve bu entrikalara rağmen devam eden dostluklar… İşte 6 yıl boyunca bunların
hepsini her hafta 40 dakikaya sığdırmayı başaran “Gossip Girl” güzel bir final
bölümüyle takipçilerine veda etti.
Peki, merakla beklediğimiz final bölümünde neler oldu? Öncelikle
çoğumuzun uzun zamandır beklediği mutlu son nihayet gerçekleşti ve Blair-Chuck
çifti evlendi. Bart Bass’in ölümünden sonra polislerden kurtulma derdine düşen
ikilinin kurtarıcısı amca Jack Bass oldu ve Georgina Sparks’la güçlerini
birleştirerek beklenen düğünün organizasyonu gerçekleştirdiler. Zaten artık
sürekli gözümüzün içinde parlayan o nişan yüzüğünün Blair’in boynundan çıkıp
parmağına takılma zamanı gelmişti. Kaçak durumları yüzünden çok görkemli bir
tören izleyemesek de çiftin düğün kıyafeti muhteşemdi. Evlilik yeminlerini ettikten sonra Chuck’ın
Blair’i öpmesi ise finalin kesinlikle en güzel anlarından birisiydi.
Bart Bass’in ölümü Chuck’ın yanı sıra Nate ve Lily Van der
Woodsen’ı da huzura kavuşturdu. Kurduğu internet sitesi The Spectator’ın mali
sorunları ve Bart’ın tehditleri yüzünden kötü günler geçiren Nate sonuç olarak
işleri yoluna koydu ve kız arkadaşı Sage’le beraber “Dedikoducu Kız”ın
kimliğini ortaya çıkarmak için harekete geçti. Eşinin ölümüyle büyük bir medya
baskısı gören Lily de bu kötü günleri eski eşi, Serena ve Eric’in babası
William’ın desteğiyle atlatmayı başardı. Ivy Dickens’ın bir anda ortaya çıkıp William’la
ilgili gerçekleri Lily’ye söylemeye çalışması ne yazık ki kendisi açısından hiç
umduğu şekilde sonuçlanmadı.
Finalin bir diğer mutlu çiftiyse Serena
ve Dan oldu. Dizinin başlangıcından bu yana duygusal ilişkilerinde bir türlü
dikiş tutturamayan Serena deyim yerindeyse oradan oraya savruldu. Ama yaşadığı
ilişkilerin içinde unutamadığı tek kişi Dan Humphrey’di. Sezonun başından beri
intikam ateşiyle yanıp tutuşan, hatta yayınladığı yazılarla çevresindeki herkesin
nefretini üzerine çeken Dan Serena’yla ilgili yayınladığı son yazıyla işleri
kopma noktasına getirdi. Gerçi çok geç kalmadan hatasını düzeltmek için
harekete geçti ve Serena’ya yazdığı diğer yazıyı okutup tekrar kalbini
kazanmayı başardı.
Ve gelelim dizinin başlangıcından
bu yana hepimizin merak ettiği soruya… Kimdi bu “Dedikoducu Kız”? Kız mıydı,
erkek miydi, aralarından biri miydi? Final sezonunun başından beri sürekli
tahminler yürütülüyordu. Bunların arasındaki en yüksek aday da Dorota’ydı.
Fakat yanıt tabii ki de şaşırtıcı oldu çünkü “Dedikoducu Kız”ımız Dan Humphrey
çıktı. Brooklyn’li “Lonely Boy” lise yıllarında gördüğü o parıltılı hayatın bir
parçası olmak, içinde doğmadığı bu hayatta kendine bir yer edinmek istemişti. Peki,
istediği şeyde başarılı olmuş muydu? Kesinlikle, evet. Hatta “Dedikoducu Kız”
sayesinde hayalini kurduğu yazarlığa bu şekilde adım attığını da söyleyebiliriz.
Bütün hikâyenin sonunu ise final
bölümünün son dakikalarında izleme fırsatı bulduk. “Dedikoducu Kız” olayının
bitişinden 5 yıl sonra herkes Dan ve Serena’nın düğünü için bir araya gelmişti.
Blair ve Chuck 5 yaşındaki Henry’nin anne-babası, Nate başarılı bir işadamı ve New
York Belediye Başkanı adayı olarak karşımıza çıktı. Jack Bass ve Georgina da
artık bir çift olmuşlardı. Lily William’la, Rufus da yeni eşiyle bu özel günde
yerlerini almışlardı.(Bu arada Rufus’un eşini oynayan kişinin Lisa Loeb
olduğunu da belirtelim) Ailenin diğer fertleri Jenna ve Eric’i de bu sayede
tekrar görme fırsatı yakaladık. Jenna da Blair’le arasındaki buzları eritmiş
olacak ki “J for Waldorf” adında ortak bir marka yaratmışlardı. Bu arada Ivy
Dickens yaşadıklarını bir roman haline getirmiş ve romandan uyarlanan filmin
başrollerindeyse Olivia Burke ve Lola’nın ismini görmüş olduk. Serena güzel
gelinliği, Dan de kendisine bir beden küçük gelen ceketi ile huzurumuza
çıkarken, dışarıda bir yerlerde yeniden bir “Dedikoducu Kız”ın var olabileceği
mesajı da bizlere aktarılıyor.
Dizinin finalinde eskilerden
gördüğümüz karakterler sadece Jenna ve Eric’le sınırlı kalmadı. “Dedikoducu
Kız”ın kimliği açıklandığı sırada Vanessa, Juliet, Agnes ve Lola da küçük
rollerle karşımıza çıkan diğer karakterler oldu. Tabii bu arada “Dedikoducu
Kız”ın sesine hayat veren Kristen Bell’in de Dan’in kitabından uyarlanan senaryo
için Rachel Bilson’la karşılıklı prova yapması finalin hoş sürprizlerinden
biriydi. Ayrıca dizi boyunca izlediğimiz geri dönüşler de eskiden yaşanan
olayların tekrar zihnimizde canlanmasını sağladı.
Güzel bir final yapan “Gossip
Girl”de keşke olmasaydı dediğimiz zamanlar da oldu. Mesela Dan bunca yıldır
peşinden koştuğu Serena’yı nasıl bir kenara itip Blair’e âşık olmuştu? Hele ki
Blair Chuck’tan nasıl vazgeçip sürekli aşağıladığı Dan’le sevgili olmayı
başarabilmişti? Genç kızların hayalindeki erkek imajıyla ortaya çıkan iyi
kalpli Prens Louis nasıl bu kadar kötü birine dönüştü? Bart Bass neden tekrar
dirildi? Lily, Bart Bass’in ortaya çıkmasıyla hayatının aşkı Rufus’u nasıl bir
anda terk edebildi? Dizinin en düzgün adamı sayılan Rufus, Ivy’le birlikte
olarak niye gözümüzde karaktersiz bir insan haline geldi? İşte bunun gibi anlam
veremediğimiz olaylar bizleri biraz hayal kırıklığına uğrattıysa da sonuç
olarak Chuck Bass ve Blair Waldorf gibi karakterler kazandıran bu diziyi
iyisiyle kötüsüyle sevdik, takip ettik. Ve tabii ne yazık ki her güzel şeyin
bir sonu oluyor. Umarım bu dizide yer alan çoğu ismi yine çok güzel projelerde
izleme fırsatı buluruz. O zamana kadar da hazır “Dedikoducu Kız”ın kimliği de ortaya
çıkmışken biraz nostalji yapıp ilk sezonlarını tekrar izlemek kötü bir fikir sayılmaz :)